Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-29 Eylül1913): Osmanlı Devleti'nin Balkanlarda Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı yaptığı savaşlardır.1789 Fransız İhtilali'nin dünyaya yaydığı milliyetçilik akımı neticesinde imparatorluklar dahilinde bulunan milletler , bağımsızlık için harekete geçmişler ve bazı devletlerin destek ve yardımları ile ayaklanmışlardı.Osmanlı tarihinde 19. yüzyıl bu tür ayaklanmalar dônemidir. Balkan Yarımadası'nda çok çeşitli milletler yaşadığı için milliyetçi ayaklanmalar en fazla burada görüldü. Balkanlarda çıkan ayaklanmaları daha çok 17 .yüzyılda gelişmeye başlayan ve en büyük amacı Baltık Denizi'ne ve özellikle Akdeniz'e çıkmak olan Rusya kışkırtıyordu. Akdeniz'e inmek için önce Karadeniz'i daha sonra İstanbul Boğazı 'nı ve Çanakkale Boğazı'nı ele geçirmesi gerekiyordu. İşte Rusya bu gayeye ulaşmak için her yola başvurmaktan geri kalmamıştır .Bu yollardan biri de ırk ve din bakımından akraba olduğu Balkan prensliklerini alet olarak kullanıp, bu genç devletleri Osmanlı Devleti’nin varlığını sona erdirmeleri için kışkırtmaktı.
Osmanlılar Trablusgarp'ta savaşırlarken Sırbistan'ın başkenti Belgrat'taki Rus elçisi harekete geçerek Balkanlarda Osmanlı Devleti'nin elinde
kalan son toprak parçalarının, Sırbistan ile Bulgaristan arasında paylaşılması için teşebbüste bulundu. Buna karşılık Sırbistan, Bulgaristan'ı bir tarafa iterek kendi menfaatlerini temin için Babıali ile anlaşmaya uğraşıyordu. Balkan devletleri arasındaki menfaat çatışmalarından habersiz olan zamanın İttihat ve Terakki Cemiyeti Sırbistan'ın bu çok elverişli teşebbüslerine aldırış bile etmedi. Üstelik İkinci Abdülhamit Han'ın Balkan ülkelerinin birleşmesini önlemek için tahrik ettiği kilise ihtilafı, çıkarılan ittihad-i anasır kanunuyla halledildi.
Bu durum ise, Bulgaristan ve Yunanistan'ın arasındaki ihtilafı çözdüğü için, şimdi her ikisi için de ortak düşman Osmanlı Devleti olmuştu. Neticede kısa bir müddet için önce Sırbistan ve Bulgaristan arasında kurulan ittifaka Karadağ ve Yunanistan da katıldı. Böylece Balkanlarda Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçme hazırlıkları tamamlanmış oldu.
Bu sırada Türk ordusu subayları iki partiye ayrılmış durumdaydı. Hükümet ise Ruslar'ın Balkanlarda savaşa müsaade etmeyeceği hususundaki yalan teminatına inanmıştı. Nitekim Sofya elçiliğinden hariciye nazırı olan Asım Bey 15 Temmuz'da, Meclis-i Mebusan'da Balkanlarda savaş ihtimalinin bulunmadığını iddia etmişti. Bunun üzerine Rumeli'deki en iyi 120 tabur asker terhis edildi. Balkan devletleri ittifaktan sonra Osmanlı Devleti'ne isteklerini bildirdiler . ...
I.Balkan Savaşı
Osmanlı Devleti isteklerini kabul etmeyince, 8 Ekim 1912'de Karadağ Prensliği savaş ilan etti. Onu Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan takip etti. İkmal ve Levazım Teşkilatı'nın bozulduğu Osmanlı ordusu seferberliğini çok geç yapabildi. Bulgaristan ' a karşı çıkacak kuvvetler 5 kolordu halinde, Şark Ordu- su namıyla toplandı ve Birinci Ferik Abdullah Paşa'nın kumandasına verildi. Edirne mevkiindeki bağımsız kuvvetler Şükrü Paşa'nın emrinde idi. Yunanistan'a karşı Selanik'te bir kolordu ve Yanya Kalesi'ndeki kuvvetler bırakılmıştı. Sırbistan'a karşı Makedonya'yı Garp Ordusu kumandanı müstakbel sadrazam Birinci Ferik Ali Paşa savunmuştu.
Savaşı idare kabiliyetinden mahrum Nazım Paşa'nın hiçbir hazırlığı olmayan orduyu hemen Bulgarlar' a karşı taarruza geçirmesiyle hezimet başladı ve artık arkası alınamadı. Osmanlı orduları Bulgarlar' a karşı bütün Trakya'yı bırakarak Çatalca'ya kadar çekilmek zorunda kaldı. Sırbistan'a karşı Kumova'da yenilmişti. 6 Kasım ' da Preveze'yi alan Yunanlılar , Veliaht Konstantin idaresindeki büyük kuvvetlerini Selanik üzerine gönderdiler. Selanik'i korumakla görevli jandarma paşası Tahsin Paşa, tek silah atmadan, muazzam kolordusunu bütün silahlarıyla beraber Yunanlılar'a teslim etti. Bütün Kuzey Arnavutluk da Sırp- Karadağlılar tarafından işgal edildi.Sultan Abdülhamit Han, gazete okuması yasak olduğu için dört Balkan devletinin ittifakım çok geç öğrenmişti.
Selanik'i ele geçiren Yunanlılar daha soma Ege adalarından Bozca-ada, Limni, Somatraki ve Taşoz adalarını ele geçirdiler .22 Ekim 1912 tarihinden beri Şükrü Paşa kumandasında Edirne'yi müdafaa eden Osmanlı birlikleri, İstanbul ile bağlantı kesik olduğun- dan silah yokluğu ve açlık gibi sebeplerle teslim olmak zorunda kaldılar.Üst üste gelen mağlubiyetler üzerine Osmanlı Devleti Bulgaristan'a müracaat ederek ateşkes istedi. Böylece 3 Aralık 1912'de imzalanan ateşkes antlaşması ile silahlı çatışma durmuş oldu. Balkan devletleri ile Osmanlı Devleti arasında antlaşma 30 Mayıs 1913'te Londra'da imzalandı. Bu barış antlaşması ile Osman1ı Devleti Ege adalarının durumunun tayinini ve Arnavutluk'un sınırlarının çizilmesi işini büyük devletlere bırakmakta, Girit'i hukuken Yunanistan'a terk etmekte ve Midye-Enez hattının batısında kalan toprakları da Balkan devletlerine vermekte idi. Bu antlaşma ile Edirne de Bulgaristan sınırları içinde kalıyordu. Böylece Bulgaristan, Kavala ve Dede ağaç arasındaki toprakları da alarak Ege Denizi ' ne ulaşıyordu.
II.Balkan Savaşı
Birinci Balkan Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin ağır mağlubiyete uğrayıp Balkanlardan çekilmesi sonucunda, Balkanlarda siyasi bakımdan büyük bir boşluk ve dengesizlik meydana geldi. Ganimetin paylaşılmasında anlaşamayan Balkan devletleri, birbirine girdiler.
Sırbistan askeri, hareket dolayısıyla Sırp-Bulgar ittifakının çizdiği ve kendisine ayırdığı arazi parçasından daha büyük bir bölgeyi ele geçirmişti. Sırpların bu arazi bölgelerini geri vermemesi anlaşmazlığın düğüm noktasını teşkil ediyordu. Diğer taraftan Londra Konferansında en büyük payı Bulgaristan'ın alması, diğer müttefiklerin hoşnutsuzluğuna sebebiyet vermişti. Bulgarların Ege kıyısına ulaşmış olmasını Yunanlılar sert tepki ile karşılamışlardı. Bu husus, Yunanistan ile Sırbistan'ı birbirine yaklaştırmış ve aralarında bir ittifaka sebep olmuştu. Sırbistan ile Yunanistan'ın birbirlerine yaklaştıklarım gören Bulgaristan, bu iki devlete hazırlıklarını yapmadan 29-30 Haziran 1913'te saldırdı. Ancak Bul- gar ordusu Yunanlılar ve Sırplar tarafından Makedonya'dan çıkarıldı. Bu sırada Bulgaristan'dan pay almak isteyen Romenler de savaşa girdiler ve kısa zamanda Bulgar Dobruca'sını ele geçirdiler .Bulgar orduları birkaç cephede savaşmak zorunda kaldığı için yenilmeye başladı.
Osmanlı Devleti bu fırsatı kaçırmadı ve bütün özellikleri ile bir Türk şehri olan Edirne’yi geri aldı. Bu yenilgiler üzerine Bulgarlar , bir yandan Romanya kralına başvurarak Balkan devletleriyle , bir yandan da Babıali’ye başvurarak Osmanlı Devleti ile barış yapmak istediler .
İkinci Balkan Savaşı sonunda, Bulgaristan'la diğer Balkan devletlerinin imzaladıkları 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması, Romanya ile Bulgaristan'ın yeni sınırını belirliyor,Tuna'nın güneyinde kalan önemli bir arazi parçasını Güney-Dobruca dahil Romanya’ya bırakıyordu.
Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında 29 Eylül 1913 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması ile Bulgaristan Kırklareli, Dimetoka ve Edirne'yi Osmanlı Devleti’ne geri verdi. Antlaşmada Bulgaristan’da kalan Türklerin de durumu ele alındı. Türklerin mülkiyet haklarına saygı gösterileceği de belirtilmişti. Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında İmzalanan 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması İle Girit kesin olarak Yunanistan'a bırakıldı. Ege adalarının ne olacağı da büyük devletlerce kararlaştırılacaktı. Sırbistan’la antlaşma ise 13 Mart 1914'te İstanbul'da İmzalandı. Sırbistan'la Osman1ı Devleti’nin artık ortak sının olmadığından, sadece Sırbistan'da kalan Türklerin durumu düzenlenmiştir .Böylece Osmanlı Devleti Afrika ile ilgisini kesmiş, Balkanlarda ağır toprak kaybına uğramış, Bulgaristan'dan geri aldığı Edime ile Doğu Trakya'da kalabilmiştir.
- Okuma Sayısı: Bu yazı 20118 defa okunmuştur.