Cumhuriyet Bayramı Örnek Konuşma Metni: Sayın Müdürüm, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım ve Cumhuriyetimizi Emanet Ettiğimiz Sevgili öğrenciler! Bu gün Cumhuriyetin ………..yılını, milli birlik ve beraberlik içinde gururla kutluyoruz. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyetin ilanına kadar geçen süreçte "milli egemenlik" konusunda aldığı kararlara geçmeden önce inkılâbın tanımını ve Atatürk inkılâplarının amacını bilmekte yarar var.
"İnkılâp bir devletteki siyasi, hukuki, mali ve toplumsal alanda belli şüreç içinde meydana gelen köklü değişikliklere" denir. İnkılâp bir süreç işidir. Ani köklü değişiklikler değildir. İnkılâp bir halk hareketidir. Ulu Önder Atatürk'ün gerçekleştirdiği inkılâpların amacı ise; kendi ifadesi ile : "Efendiler yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların amacı, Türkiye Cumhuriyeti Halkı'nı tamamen modem ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır."
Yine Ulu Önder Atatürk 4 Haziran 1933'te kendi el yazılan ile inkılâbı şöyle açıklar : "İnkılâp, Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müessesleri yıkarak, yerlerine, milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseler açmaktır." Özgürlük ve
bağımsızlık milletimizin belirgin özelliklerinden biridir. Tarihten de biliyoruz ki milletimiz, başka milletlerin hâkimiyeti altına girmektense, bulundukları bölgelerden başka yerlere göç etmeyi tercih etmişlerdir. Milletimizin bu özelliğini Mustafa Kemal Atatürk: "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." diyerek çok güzel ifade eder.
16. yüzyılda Avrupa'nın süper gücü olan Osmanlı, daha sonra Avrupa karşısında yenik düşmesinin ve "hasta adam" durumuna düşmesinin başlıca nedeni; Avrupa'daki gelişmelere ayak uyduramaması ve sanayi inkılâbını gerçekleştirememesidir. Balkan ve I. Dünya savaşını kaybeden Osmanlı, Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla aslında fiilen sona ermiştir. İşgal Devletleri milletimizin özgürlük ve bağımsızlığını ellerinden almak istiyorlardır. M. Kemal'in özellikle 7. ve 24. maddelere tepkisinden dolayı, Suriye Cephesinden İstanbul'a çağrıldı. İstanbul'a vardığı gün İtilaf Devletlerinin donanmasını da İstanbul'a varmıştı. Bunu göre M. Kemal Atatürk millete olan güvenin bir ifadesi olarak; "Geldikleri gibi giderler" demiştir.
Ulu Önder Atatürk, Türk milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş savaşını başlatmamıştır. Ulu Önder Atatürk hem zafer hem de inkılâpların "milli birlikte gerçekleşeceğine" inanıyordu. Gazi M. Kemal Atatürk Samsun'a çıktıktan sonra Havza Genelgesi ile Milli bilinci uyandırmak için Miting yapılmasını istemiştir. Gazi M. Kemal yapacağı milli mücadeleyi halka mal etmek için genelgeler ve kongreler yaptı. Çünkü halkın desteği olmadan hiç bir inkılâp başarılı olmazdı. Atatürk bunu şöyle ifade eder "Millet her türlü isteğini yerine getirme gücüne sahiptir. Millet girişimlerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur."
M. Kemal, Milli mücadeleye başlarken "milli egemenliğe" dayalı bir devletin kurulacağı sinyalini vermişti. Amasra genelgesinde : "Milleti, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır." diyerek milli egemenliğe dayalı bir devletin kurulmakta olduğunun ilk işaretini vermiştir. Erzurum Kongresi'nde ise "Kuvay-ı Milliye'yi amil, milli iradeyi hakim kılmak esastır." diyerek bu devletin kurulacağını açıkça ifade etmiştir. 23 Nisan 1923'te TBMM açılınca millet iradesine dayalı, yeni devlet resmen kurulmuş oldu. 1921 ve 1924 anayasalarında da milli egemenlik yer almıştır "Egemenlik bilâ kayd-u şart milletindir". Zaten Atatürk'ün hem vatanın kurtuluşunu hem de inkılapları doğrudan doğruya milleti temsil eden "TBMM" kanalıyla gerçekleştirdiğini biliyoruz. Atatürk gücünü milleten alan bir liderdi. Millet egemenliğinin yanında kişisel egemenliğin yeri olmazdı (Türk milletinin, yaratılışına ve karakterine en uygun yönetim cumhuriyet yönetimidir.)
TBMM'nin açılısıyla yönetim şekli fiilen cumhuriyet olmasına rağmen ismi konmamıştı. 29 Ekim 1923'te anayasada değişiklik yapılarak cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyetin ilanı bütün yurtta coşkuyla karşılanmıştır. Ulu önder Atatürk Türk gençliğine hitaben "Cumhuriyeti kuran bizler, onu geliştirecek ve yaşatacak olan sizlersiniz." sözüyle Cumhuriyeti bütün bir gençliğe armağan etmiştir. Ulu Önder, belki de Türk gençliğine olan güvencinin ifadesi olarak "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır." diyecektir.
Sonuç olarak; yıkılıp dökülmeyi, esaret altına girmeyi reddeden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaştan, milletle el ete vererek bir kez daha bu milletin "Hürriyet destanını" yazdılar. Her şeylerini ortaya koyarak bu güzel günleri bizlere yaşatan bu kahramanları saygıyla anıyoruz.
- Okuma Sayısı: Bu yazı 7128 defa okunmuştur.