Kurtuluş Savaşı’nın Kazanılmasında Atatürk’ün Rolü: Mustafa Kemal Atatürk ulusal bağımsızlık mücadelemizin başlamasına ve bunun düzenli bir şekilde yürütülmesine ön ayak olmuştur. Yurdumuzun dört bir yanında ortaya konan milli mücadele ruhunu ve işgallere karşı ortaya konan mücadeleyi organize bir şekilde sevk ve idare etmiştir. Atatürk’ün sahip olduğu savaş zekâsı, uzak görüşlülüğü ile üstün meziyetlere sahip bir asker olması, kabiliyetli bir lider olması, cesareti ve vatanseverlik gibi özellikleri de ulusal kurtuluş savaşımızın kazanılmasında büyük rol oynamıştır.
Atatürk ve Milli Mücadele
İyi bir komutan ve büyük bir devlet adamı olarak niteleyebileceğimiz Mustafa Kemal Atatürk, son derece inançlı ve kararlı bir liderdi. Zira 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul Limanına demirlemiş halde bulunan İtilaf Devletleri donanmasının arasından ilerlerken gözleri dolan yaverine dönerek “Geldikleri gibi giderler” dememesi, işgalin yurdumuzda tüm acımasızlığıyla hüküm sürdüğü o dönemde hiç kimsede bulunamayacak bir inancın ifadesiydi. Çünkü Ulusal Kurtuluş Savaşımız henüz başlamadan insanlarda hakim olan düşünce I. Dünya Savaşına Almanya, ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yanında girdiği
miz halde yenemediğimiz yedi düveli tek başımıza asla yurdumuzdan uzaklaştıramayacağımız yönündeydi. Osmanlı Devletinin yöneticileri de bu şekilde bir düşünceye sahipti. Ancak Mustafa Kemal tüm olumsuzluklara rağmen hiçbir zaman umutsuzluğa düşmedi. İnançlıydı ve de kararlıydı Bu sayededir ki Türk Milletinin bu savaşı kazanmasında büyük bir rol üstlenerek tarihe mal olmuş ve adının altın harflerle tarihe yazılmasını sağlamıştır.
Ulusal kurtuluş Savaşımız çok çetin şartlar altında yürütülmüştür. Öncelikle halkın kazanılabilecek bir zafere inandırılması gerekiyordu. Bu çok zordu zira Türk milletinin son yıllarda sürekli savaşmak zorunda kalması halkımızda büyük yılgınlıklara sebep olmuştu. Diğer taraftan maddi sıkıntılar ve Osmanlı idarecilerinin basiretsiz tutumu sonucu şartları milletimizin belini büken tamamen İtilaf devletlerinin lehine işleyecek olan ve adil olmayan bir ateşleş antlaşmasının imzalanmış olması devletin kontrolünün tamamen işgal güçlerinin eline geçmesine sebebiyet vermişti. Osmanlı kendi Saltanatını koruyabilmek için kurtuluşu İtilaf Devletlerinin yanında yer almakta görüyordu hatta onlarla işbirliği yapmaktan da çekinmiyordu. İşte bu çetin şartlar içinde Mustafa Kemal hiç kimsenin başaramayacağı bir şeyi başararak lideri olduğu Ulusal mücadeleyi zaferle sonuçlandırmasını bilmiştir.
Üstün bir siyasi deha olan Mustafa Kemal Atatürk, gelişen durumlardan yeri geldikçe gereği gibi faydalanmasını bilmiştir. Milli mücadeleyi incelediğimizde, Mustafa Kemal’in her olumsuz hadiseden bir olumlu netice çıkardığını görebiliriz. O, kendi yaşam çizgisinde edindiği tecrübeleri ile ortaya koyduğu bütün uygulamaları evrelere ayırmış ve zamanı geldikçe yaşanan olaylardan yararlanarak bunları hayata geçirmiştir. Henüz Samsun’a yeni ayak bastığında kafasında tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurma idealini taşımakla birlikte bunu o zaman dillendirmemiştir. Çünkü uygun olmayan bir zamanda yapılacak bir açıklama bütün mücadeleyi daha başlamadan kaybetme riskini de beraberinde getirebilirdi. Buradaki öncül hedef, vatanın düşmandan işgalinden temizlenmesiydi. Ancak daha sonraları, olayların gelişiminden yararlanarak uygun zaman geldikçe kendisinin daha önceden tasarladığı planını uygulamaya koymuş böylelikle Kurtuluş Savaşı tam bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulması ile neticelenmiştir.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki Türk Kurtuluş Savaşı sadece askeri bir mücadele değil aynı zamanda siyasi ve diplomatik bir mücadeledir. Bu mücadele yürütülürken Mustafa Kemal, çok büyük zorluklarla karşılaşmıştır. Çünkü mücadele sırasında en yakın arkadaşları bile zaman zaman ona karşı çıkmışlar, muhalefet etmişler hatta onun aleyhine bile çalışmışlardır. Atatürk, bu durumu İstiklal mücadelemizin tüm detaylarıyla ele alındığı büyük eseri “NUTUK”da ayrıntılarıyla anlatmıştır. Kısacası Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşının tüm şiddetiyle devam ettiği yıllarda sadece işgal kuvvetleri ile mücadele etmemiş, memleket dâhilinde kendisine muhalif olan cephelere karşı da siyasi bir mücadeleyi yürütmeye mecbur kalmıştır.
Tüm bu güçlüklere karşın her iki cephede de başarılı olmayı bilmiştir. Bu anlatılanların yanında Mustafa Kemal dış politika cephesinde de diplomatik alanda emsalsiz bir mücadele örneği vermiştir. İçinde bulunulan tüm bu olumsuz işgal şartlarına rağmen, savaş teknolojisi açısından güçlü Avrupa devletlerine karşı girişilen diplomasi mücadelelerinde hiçbir vakit aciz ve cılız bir politika izlenmemiş ve ortaya koyduğumuz şartların büyük bir bölümü en sonunda kabul ettirilmiştir. Böylelikle milli onurumuz asla çiğnetilmemiştir.
Milli Mücadelenin tüm hızıyla devam ettiği yıllarda Mustafa Kemal’in tek dayanağı uslusun kendisiydi. O içinden çıktığı milletine ve onun asil ruhuna her daim güvenmekten bir an bile vazgeçmemiştir. Dünyada büyük zaferlere imza atmış ve asla yenilmez gibi görülen yedi düvele karşı milletiyle beraber büyük bir başarı elde ederek tam bağımsız bir devlet kuran büyük zaferden sonra da alfabesinden kıyafetine kadar toplumsal alanda da büyük devrimlere imza atarak mazlum devletlere bir timsal teşkil eden Mustafa Kemal Atatürk, yaptıklarını asla sadece kendine mal etmemiş ve bunu milletiyle beraber başardığını her fırsatta dile getirmiştir. Bu açıdan bakıldığında da Mustafa Kemal Atatürk, milletiyle bütünleşmiş farklı bir liderdir. Bunun en bariz kanıtı çağdaşları tarihin karanlık dehlizlerinde kaybolmuşken o ölümünden sonra da varlığını halen devam ettirmektedir. Özellikle milli bayramlarda milletimizin büyük bir gururla ona koşması bunun en somut delilidir.
Yazan İlker SÜTKEN - Webmaster ve Site Admini
- Okuma Sayısı: Bu yazı 32346 defa okunmuştur.
BİLMEM diyor ki:
BİLMEM