Atatürk’ü Anlamak – Atatürk’ü Tanımak - Kısa Yazı: Atatürk’ü gerçek manada tanımanın ne olduğunu daha iyi anlamak adına bahse, yüce önderin bir sözü ile başlamak uygun olacaktır. Atatürk bir sözünde: “Beni görmek behemehal yüzümü görmek değildir. benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir.” Demektedir. O halde Atatürk’ün koyduğu ilkeleri biliyorsak yani onun ilkelerini papağan gibi ezberlemek değil de o ilkeleri günün şartlarına uyarlamak çabasındaysak onu anlamışız demektir. Zira ilkeler, Atatürk’ün ortaya koyduğu prensipler ve doktrinler olup onların içlerini zamanın şartlarına göre doldurmak gerekir.
Ayrıca Atatürk’ü tabulaştırmak da çok yanlıştır. Yüce Önder de bir insandır. Keza tıpkı onu olağanüstü bir insan gibi görmek de çok yanlıştır. Veya bize ezberlettikleri gibi 1881 yılında Selanik’te doğduğu, annesinin Zübeyde hanım, Babasının Ali Rıza bey, kardeşinin Makbule hanım, eşinin ise Latife hanım oluğunu ezberlemek diğer taraftan küçükken babasının öldüğünü ve babasının ölümü dolayısıyla dayısının çiftliğinde karga kovaladığını söylemek onu tanımak demek değildir. Onu tanımak demek; 10 Kasım 1938’de saat: 9.05’te öldüğünü bilmek veya alkol
aldığı için sirozdan öldüğünü söylemek demek de değildir. Bunlar her insanın hayatında olabilecek ve onun insan olduğunu gösteren şeylerdir. Hâlbuki bize ısrarla dayatılanlardan çok onun yaptıkları ve yapmayı planladığı şeyleri ve yaptıklarıyla istikbale yönelik anlatmak istediklerini ve bu doğrultuda verdiği mesajları anlamaya çalışmak çok önemlidir.
Acaba kaçımız biliyor Dünya şairlerinin Atatürk hakkında yazdığı şiirleri ve hangimiz biliyor Yunan bir şairin yüce önderin ölümünün ardından yazdığı şiiri? Bilmiyoruz çünkü biz ATATÜRK ü anlamak değil; sadece bize dayatılanları ezberlemekle yetiniyor yani sadece işin hikâye kısmına itibar ediyoruz.
Oysaki ATATÜRK ü anlamamız için Belçika’da basılan bir kart postal bile yeterli… Orada şöyle deniyor: ''Türkiye, Atatürk’ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
Kaynak: Tuncer AKBULUT - 10/01/2011
- Okuma Sayısı: Bu yazı 38889 defa okunmuştur.