Atatürk’te Politik (Siyasi) Sorumluluk: Sorumluluk meselesini birçok alanlarda ele almak mümkündür. Fakat bu tür araştırmaların çeşitli bilim dallarına bırakılması hem daha doğru olur, hem de daha yararlıdır. Yalnız, bir de büyük gerçek vardır. Bu da; demokratik düzen içerisinde, girmediği hiçbir alan bırakmayan politikaya, bir parça da olsa, değinmenin gerek ve zorunluluğuna inanıyoruz.
Gerçek şudur ki; politik etkenler, yerli yersiz hepimizi, az çok etkilemektedir. Gönül ister ki bu etkilemeler her zaman, çoklukla memleket ve millet yararına ve çıkarına olsun.. Milletimi olumlu yönde etkilesin. Her politikacı, daima, millî sorumluluğunun bilincinde olsun. Bu davranışıyla, hem milletin yetişmesine hizmet etsin; hem de, alacağı görevin ne derece yüce ve yüceliği ölçüsünde de sorumluluk ve yükümlülük getireceğinin bilincini yaşasın. Bir başka nokta da, çoğu zaman, hemen hepimizin yakındığı demokrasinin gerek ve gerçeklerinin oluşması ve gelişmesi sorunun, zamanla olumlu bir sonuca ulaşmış olmasıdır.
Büyük Atatürk’ün bütün bunları daha Cumhuriyetin ilk yıllarında düşünmüş olduğunu görüyoruz. Sadece düşünmek de değil, O’nun temel prensibi olan; düşünceyi harekete dönüştürmek çabalarına tanık o
lmaktayız. Bakınız aziz Atatürk ne demiştir:
“Memleket dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hiyanettir.”17
Milletçe üzerinde daima ısrarla durmamız gereken en önemli sorunumuz; millî birlik ve beraberliktir. Atatürk’ü düşündüğünüzde, benliğimize kadar bizi sarması, sarsması gereken de budur. Güç bundadır. Huzur, güven ve başarının kilidi budur. Mutluluğa giden yol bundan geçer. Elbette bütün çalışma ve çabalarımızın yegâne amacı bu olacaktır. Millet ve memleket yükseltilmedikçe, çağdaş uygarlık geçilmedikçe, biz aydın geçinenlerin yükselmiş olacağını düşünmek bile abestir. Hızla bundan sıyrılmanın etkin yolu Atatürkçü düşünce sistemine dört elle sarılmaktır. Onun içindir ki bunu en başta sorumluluk kabul eden Atatürk:
“Milletin birleşik arzu ve eğilimine değinmek ve onun gereklerine hayatını vermeyi hareket kuralı bilmek, gerçek yolda yürüyebilmek için yegâne esastır. Bir milletin fertlerinde hakim olan, uyulması gerekli olan milletin birleşik arzusu, maşerî ‘ortaklaşa’ fikridir. Bir insan memleketine ve milletine faydalı bir iş yaparken göz önünden bir an uzak bulundurmamaya zorunlu olduğu kural, milletin gerçek eğilimidir.” l8 demektedir.
Doğal olarak bir milletin birleşik istekleri olacaktır. Vardır da. Ama hiç unutmayalım ki, bu birleşik istek de kişi, toplum ve millet olarak bize daima yükümlülüklerimizi hatırlatmalıdır. Yükümlülük ise; kısa ve açık anlamı ile, ağır sorumluluklarımızı işaret eder. Bütün bunları politikanın akışı içinde düşünmek, açıklıkla doğrular ve gerçekler üzerinde çaba harcamayı zorunlu ve gerekli kılar. Bunu gerçekten büyük ve ağır bir sorumluluk sayan büyük Atatürk :
“Milleti aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak, geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz. Millete, adî politikacılar gibi yalancı vaadlerde bulunmaktan nefret ederiz.” 19 demektedir.
Gördüğümüz, anladığımız kadarı ile politikayı sanat olarak hizmet olarak seçenlerin, gerçekten sorumluluk bilincine ulaşmış olmaları gerekmektedir. Bu gereklilik, onu hayatın her noktasında duymakla mümkün olur. Elbette bu onurla yapılacak hizmet, hizmetlerin de en asillerinden birini oluşturur. Millet tarafından asla unutulmaz. Biz, bu kısmı da büyük Atatürk’ün şu ölümsüz ve engin görüşü, duyuşu ve yaşayışıyla noktalamak istiyoruz.
“Millet tarafından, millet adına devleti idareye yetkili kılınanlar için gerektiği zaman millete hesap vermek zorunluluğu lâubalilik, kayıtsızlık, umursamazlık ve keyfi hareketle uzlaşamaz.”
Kaynak:Bekir Tünay - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 10, Cilt IV, Kasım 1987
- Okuma Sayısı: Bu yazı 23131 defa okunmuştur.