Atatürk’ün Harf Devrimini Müjdeleyen İlk Nutku


Atatürk’ün Harf Devrimini Müjdeleyen İlk Nutku: Türk devrimlerinin büyük yaratıcısı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) dil işlerinin ele alınmasının zamanının geldiğini gördü. Dil Encümeni'nin, yeni bir Türk Alfabesi üzerine verdiği olumlu rapor da, Gazi'nin bu kanaatini kuvvetlendirdi. Bu fikrini, bu medeni gerek (lüzum) ve gerçeği (hakikati) millete duyurmak istedi.Bu maksatla Mustafa Kemal, 1928 yılı Ağustos ayının sekizini dokuzuna bağlayan perşembe gecesi Istanbul'da, Sarayburnu (Gülhane) parkı'nda Cumhuriyet Halk Partisinin tertiplediği ve halkın da katıldığı bir eğlentide gösterileri bir süre izledikten sonra ayağa kalktı ve harf devriminin başladığını müjdeleyen nutkunu söyledi. Kadın, erkek genç, ihtiyar herkes onu dinliyordu. Mustafa Kemal bu tarihi söylevinde Yeni Türk Harfleri'ne ait düşünce ve tavsiyelerini şöyle belirtti:

"Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için Yeni Türk Harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkdar, zengin lisanımız, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemahal pek çabuk bi

r zamanda mükemmel bir surette anlayacağız. Anladığımızın asarına yakın bir zamanda bütün kainat şahit olacaktır. Ben buna katiyetle eminim, siz de emin olunuz."

Gazi Mustafa Kemal bu sözlerinden sonra, o geceki pek neşeli, heyecanlı duygularıını yeni harflerle bir kağıda yazarak Fatih Rıfkı Atay'a okuttu, sonra yine yeni Türk harfleriyle ilgili söylevine şöyle devam etti:

"Çok işler yapılmıştır, ama bugün yapmağa mecbur olduğumuz, son değil, lakin çok lüzumlu bir iş daha vardır. Yeni Türk Harfleri çabuk öğrenilmelidir. Her vatandaşa kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik, milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir heyet-i içtimaiyenin yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir; yüzde seksen, doksanı bilmez; bu ayıptır. Bundan insan olarak utanmak lazımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir. Iftihar etmek için yaratılmış ve tarihini iftiharlarla doldurmuş bir millettir. Milletin yüzde doksanı okuma-yazma bilmiyorsa hata bizlerde değildir. Hata onlardadır ki, Türk'ün seciyesini anlamayarak birtakım zincirlerle kafamızı sarmıştır. Mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz.

Hataların tashih olunmasında bütün vatandaşların faaliyetini isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk heyeti içtimaiyyesi yeni harfleri öğreneceklerdir.

Milletimiz, yazısıyla ve kafasıyla bütün alem-i medeniyetin yanında olduğunu gösterecektir."

Mustafa Kemal'in bu söylevi, yurt içinde büyük bir ilgi ve heyecan yarattı. Basın alemi -hatta Batı basını- işe geniş sayfalar ayırdı. Işte böylece, harf devrimimize hazırlık devresi biterek, başlama ve uygulama dönemi açılmış oldu.

Atatürk, Saraybrunu'ndaki bu müsamerede o gece orada dinlediği Mısırlı ses sanatçısı "Müniret-ül-Mehdiyye"nin söylediği şarkılar üzerine Şark musikisinin doyurucu, gönül kandırıcı olmadığını, müzik alanında da bir devrimin yapılmasını işaret ederek şunları söyledi:

"Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak Şarkın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniret-ül-Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk hissiyatım üzerinde bu musiki, bu basit musiki Türk'ün çok gelişmiş ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana Şark musikisi dene teremmümler karşısında cansız görünen halk harekete ve faaliyete geçti. Hepi oynuyor ve şen şatırdır; tabiatın icabını yapıyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk şen ve şatırdır."

Gazi, Gülhane Parkı'ndaki bu müsamereye saat yirmi iki sıralarında gelmiş, gece saat ikiyi çeyrek geçeye kadar kalmış; buradan yine "Ankara" motoru ile, saat üçte Büyükada'da "Yat Kulüp" te tertiplenen baloya katılmıştır. Gazi, sabahleyin Dolmahbahçe'ye dönmüştür.

Yeni Türk Harflerinin resmen kabulü üzerine Türkiye basını yepyeni bir biçim aldı. Dolmabahçe Sarayı derslerinden az sonra yurdun her yerinde her köşesinde -il, ilçe ve köylerde- bu harfleri öğreten kurslar, Millet Mektepleri aıldı. Istanbul'da Darülfünun (üniversite) bir konferans serisi düzenlediği gibi, Hattat Okulu (Medreset-ül Hattatin) yeni yazıyı öğretmek için bir kurs açtı. Diyanet Işleri Reiisliği, Başvekalet ile yeni Türk Harfleriyle yazışmaya başladı. Istanbul'da Muallimler (öğretmenler) Birliği kongresi yeni harfleri benimsedi ve bu alanda olumlu çalışmalara geçti.

Bu sırada Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı)'ne Türk harfleriyle yazılmış ilk dileçe de 21 Ağustos 1928 tarihinde verildi. 1928 yılı Aralık ayı başından itibaren, resmi ve özel bütün Türkçe gazete ve dergiler de yeni Türk harfleriyle tekdüzenli bir yazım ile çıkmaya başladı. 1 Ocak 1929 tarihinde ise Milli Eğitim Müdürlüklerinin gözetimi altında yeni Türk harflerini öğretme-okutma işi, daha kapsamlı ve istenilen bir düzene sokuldu.

Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Talim ve Terbiye Kurulu tarafından 11 Şubat 1929 tarihinden itibaren çıkarılmaya başlanan haftalık Halk dergisinin birinci sayısında "Millet Mektepleri" hakkında dikkate değer bir makale yayınlamıştır. Tarihi bir nitelik taşıması ve konuylada yakından ilgili olması nedeni ile bu yazıyı olduğu gibi aşağıya alıyorum:

Millet Mektepleri

"Eskiden herkes okuma-yazma bilmezdi; yalnız memurlar, hocalar okur-yazardı. O zamanlarda halkın cahil kalması fena görülmüyordu; hatta böyle olması lazım sayılıyordu. Bizde on onbeş sene evveline kadar hal böyleydi.Gazi, nasıl on sene evvel düşmanları vatan topraklarından atmak için milleti seferbeliğe çağırdıysa şimdi de Türk yurdundan cahilliği kaldırmak için seferberlik ilan etti. Türkiye'de kadın-erkek herkes okumak, yazmak bilecektir. Bu ülkede artık okumak bilmeyen kalmayacaktır. Işte Millet Mektepleri bunun için açıldı.

Bunlara devam edenlerin miktarı daha şimdiden 900.000 adedine yaklaşmıştır. Kat'i tahmine göre Mayıs iptidasına kadar 1.000.000 Türk okur yazar olacaktır. Bu faaliyet devam edeceği için ve mekteplere devam edenlerin sayısı biraz daha artacağı için en çok on senede Türkiye'de birtek cahil kalmayacaktır.Şimdilik yalnız okuma-yazma öğreten bu mektepler, gelecek devreden itibaren, yaşamak için lazım olan diğer bilgileri de öğretecek, tam manasıyla birer mektep olacaktır."

Millet mektepleri 1928 Aralık ayının son günlerinde faaliyete geçmiştir. Bu mekteplerin açılış törenleri davullu zurnalı şenlikli olmuştur. Bir aylık sürede yeni harflerle okuma-yazma halkın büyük kısmı tarafından başarılmıştır. Işte büyük Atatürk'ün "Yeni Türk Harfleri Seferbeliği" böyle başlamıştır.Yeni Türk harflerinin kolayca öğrenilmesi, öğretilmesi amacıyla her çareye başvurulmuştur. Bu arada halka kolaylık sağlaması bakımından "Harfler Marşı" yazılmıştır.

Bu marş Gazi Mustafa Kemal'in emir ve arzuları üzerine, Riyaseti Cumhur Orkestra Şefi Zeki Üngör tarafından marş olarak yapılmış ve ayrıca piyanoda çalınmak için tanzim edilmiştir. Ordu, okul öğrencileri ve halk yeni Türk alfabesini, harflerin telaffuz tarzını bu suretle kolaylıkla öğrenmiş olacaklardı

Dolmabahçe Sarayı'nda İlk Uygulama Dersleri ve Harf Seferberliği

Atatürk'ün Saraybrunu'ndaki tarihi nutkundan sonra 11 Ağustos 1928 günü, Dolmabahçe Sarayı'nda yeni Türk harfleri üzerine, ilk uygulama dersi açılmış ve böylece bir alfabe seferberliği başlamıştı.Bu ilk derse bazı mebuslarla, Cumhurbaşkanlığı maiyetindeki memurlar ve başka büyükler katılmıştır. Bu derste yeni harf şekilleri ve bunların delalet ettiği sesler açıklanmış örneklerle uygulamalar yapılmıştır. Ders iki saat kadar sürmüştür.

Dolmabahçe Sarayı'nda yeni Türk harfleri üzerinde verilmeye başlanan derslerin ikincisi 25 Ağustos günü, Gazi'nin huzuruyla yapılmıştır. Bu arada Devlet matbaasında ilk hamlede 100.000 adet "Yeni Alfabe" kitabı basılıp bütün Türkiye içine dağıtılmıştır.Bu uygulamalardan sonra Atatürk Kur'anın Türkçeleştirilmesi için çalıştı. Halk Kur'anın Türkçeleştirilmesine bir müddet karşı çıktıktan sonra Atatürk Domabahçe Sarayı'nda zamanın en ünlü hafızlarına Türkçe Kur'anı ilk defa okuttu.

Türkçe Kur'anın tercümesinden sonra Fatih Camii'nde, Türkçe Kur'an hafız Saadettin tarafından okundu.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 28171 defa okunmuştur.