Laiklik İlkesi: Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, din ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından güvence altına alınmasıdır. Lâiklik, devlet yönetiminde aklın ve bilimin esas alınmasını öngörür. Lâik devlette, kişiler ibadet hürriyetine sahiptirler. Bir din ve mezhep mensuplarının, başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskısını önlemek, lâik devletin görevidir. Atatürk’e göre din bir vicdan meselesidir. Dine saygı, inanan insanların haklarına saygının bir sonucudur. Atatürk bu konudaki görüşünü “Din bir vicdan meselesidir. Herkez vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalıyoruz.” Sözüyle ifade etmiştir.
Atatürk, lâikliğe büyük bir önem vermiştir. Lâiklik, Türk milletinin maddî manevî ve fikrî yapısını modern medeniyet seviyesine ulaştırmaya yöneliktir. Atatürk, Millî Mücadele sırasında edindiği tecrübelerle, lâik devlet düzenini gerekli görmüştür. Dini tam olarak bilmeyen bazı kişiler, toplumu yanlış yönlendirip çıkar sağlamaya çalışmışlardır. Atatürk, böyle kişilerin istismarını önlemiştir. Atatürk, bu konuda şunları söylemiştir: “Bizi yanlış yola sevk eden so
ysuzlar, bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler saf ve temiz halkımızı, hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülüklerden gelmiştir.”
Atatürk’ün din ve lâiklik konusundaki görüşlerinden bazıları şöyledir:
“Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum.” “Din gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.” Lâiklik ilkesinde, din düşmanlığı değil, devlet tarafından inanç hürriyetinin tarafsız bir şekilde sağlanması öngörülür. Din ve vicdan hürriyeti olmazsa, lâik devletten bahsedilemez.Ülkemizin modernleşmesini sağlayan inkılâplar ancak lâik bir devlet ve toplum anlayışı ile mümkün olmuştur. Lâiklik, kişilerin din ve inanç hürriyetini sağladığı gibi düşünce hürriyetini de sağlamıştır. Lâiklik, devlet yönetiminde millî egemenliğin esas alınması amaçlandığı gibi, aklın ve bilimin rehberliğini öngörür. Aklın ve bilimin ışığında toplum ihtiyaçları gözetilerek hukuk kurallarının geçerli olması esasını getirir.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren lâiklik ilkesinin bir gereği olarak din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı. Ülkemizde lâiklik aşamalı olarak gerçekleşti. İlk aşamada, halifelik kaldırıldı. Eğitim ve öğretim birleştirildi. Daha sonra da tekke ve zaviyeler kapatıldı. 1937’de lâiklik bir anayasa ilkesi olarak yerini aldı.
Lâiklik ilkesi, Türk milletine çok büyük faydalar sağlamıştır. Lâiklik ilkesi ile ülkede hukuk birliği sağlanmış, tüm vatandaşlar kanun önünde eşit duruma gelmiştir. Lâiklik sayesinde din ve vicdan hürriyeti sağlamış, tüm vatandaşlar kanun önünde eşit duruma gelmiştir. Lâiklik sayesinde din ve vicdan hürriyeti sağlanmış, millî birlik ve beraberlik güçlenmiştir. Ülkemizde mezhep kavgaları önlenmiş, toplumsal barış sağlanmış, ülkemizde yaşayan yabancı azınlıkların devletimiz aleyhine faaliyet göstermeleri son bulmuştur. Böylece düşman devletlerin iç işlerimize karışmaları önlenmiştir. Lâiklik, Türk milletine yeni bir hayat tarzı getirmiş, çağdaşlaşma ve gelişmenin yolu açılmıştır.
Atatürk’ün lâiklik anlayışında millet sevgisi ile birlikte dine saygılı olma düşüncesi vardır. Lâiklik din düşmanlığı değil, toplum hayatında din hürriyetinin ve serbest düşüncenin bir güvencesi olarak değerlendirilmelidir. Lâiklik ilkesine göre devlet, dinî inanç ve duyguların istismar edilmesine izin vermez. Lâiklik ilkesinde din ve vicdan hürriyetleri anayasaların güvencesi altındadır. Anayasamızın 24. maddesine göre, herkez vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Din ve vicdan hürriyeti sayesinde de toplumsal barış sağlanmış olur.
İnsanların vicdanlarına baskı yapılması İslâmiyet’le bağdaşmaz. Çünkü İslâmiyet, vicdan hürriyetini, hoşgörü, barış ve kardeşliği öngörür. Ayrıca İslâm dini, hurafeleri ve boş inançları yasaklar, aklı, bilimi, güzel ahlâkı ve ilerlemeyi önerir. Atatürk, İslâmiyet hakkında şunları söylemiştir: “Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bu dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.”
- Okuma Sayısı: Bu yazı 148381 defa okunmuştur.