Milletler Cemiyeti ve Milletler Cemiyetine Girişimiz: I.Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, yenilen devletlerin durumunu görüşmek üzere İtilaf Devletleri tarafından bir konferans toplanması kararlaştırıldı. 18 Ocak 1919’da toplanan Paris Barış Konferansı’na İtilaf Devletleri (Yenen devletler) ile İttifak Devletleri (Yenilen devletler) temsilcileri katıldı. Paris Barış Konferansı’nda yenik devletlerle yapılacak barış antlaşmalarına paralel olarak Milletler Cemiyeti yasası da galip devletlerce hazırlandı. Hazırlanan yasa 27 Nisan 1919’da yapılan bir toplantıda kabul edildi. Böylece Milletler Cemiyeti kurulmuş oldu. Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam), I. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Cumhurbaşkanı Wilson ( Vilsın)’ın dünya barışını sağlamak ve korumak amacıyla yayınladığı ilkelere dayanılarak kurulmuştur.
10 Ocak 1920’de resmen kurulan Milletler Cemiyeti’nin merkezi Cenevre’dir. Cemiyet uluslararası sorunların barışçı yollarla çözümlenmesini tüm dünya ülkelerinin barış ve dostluk içinde yaşamalarını temin etmeyi ve yeni bir savaşın çıkmasını önlemeyi hedeflemekteydi.Ancak Milletler Cemiyeti bir süre sonra amacından uzaklaşarak büyük devletlerin çıkarlarını koruyan bir kuruluş haline geldi. Türkiye, Milletler C
emiyetine katılmakta geç kalmıştır. Bunun nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz.
- Bu teşkilatın, I. Dünya Savaşı’nda galip çıkan büyük devletlerin önderliği ile kurulması ve başlıca amacının Versay Antlaşması ile kurulan savaş sonrası düzenin devamını sağlamak istemesi.
- Milletler Cemiyetinin, İngiltere’nin kontrolünde faaliyet gösterdiğinden, Türkiye bu teşkilata sıcak bakmamıştır. Musul Meselesinde, Cemiyet İngiltere’nin
güdümünde hareket ederek Türkiye’nin aleyhinde sonuçlanmasında etkili olmuştur.Bu durum Türkiye’nin bu teşkilata kuşkuyla bakmasına sebep olmuştur.
- Sovyetler Birliği’nin Milletler Cemiyetine olumsuz bakması ve Türkiye’nin bu ülkeyle Kurtuluş Savaşı’ndan beri iyi ilişkiler içinde olması da cemiyete girişimizi geciktirmiştir. Fakat, Türkiye takip ettiği “Yurtta Barış, Cihanda Barış” ilkesi doğrultusundaki dış politikası gereği olarak bölgesel ve uluslararası alandaki barışçı faaliyetlere katılmağa çalışmıştır.
1928’den itibaren dünyadaki silahsızlanma faaliyetlerine katılmış ve 1929’da da Briand -Kellogg Paktı’nı imzalayarak, savaşı reddettiğini açıkça ortaya koymuştu. Bütün bunlar Türkiye’nin barışçı bir politikadan yana olduğunun ve Milletler Cemiyeti ile aynı amaca hizmet ettiğinin göstergesi olmuştur. Bu durum, Türk dış politikasına yeni bir görünüm kazandırmış ve Milletler Cemiyeti ile ilgilenmesine sebep olmuştur. Türkiye 13 Nisan 1932’de yapılan Cenevre Silahsızlanma Konferansı’nda Milletler Cemiyeti ile işbirliğine hazır olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine İspanya ve Yunanistan Türkiye’nin Cemiyete üye olarak kabul edilmesi için teklif verdiler. Türkiye’nin barışçıl politikasını takip eden Milletler Cemiyeti bu tekliŞ 6 Temmuz 1932 tarihinde genel kurulda oybirliği ile kabul etti. Türkiye, amacından uzaklaşmış Milletler Cemiyeti’nin pek faydalı işler yapacağına inanmıyordu. Buna rağmen dünya barışına katkıda bulunmak amacıyla bu cemiyete girdi (18 Temmuz 1932). Milletler Cemiyetinin yerini daha sonra Birleşmiş Milletler Teşkilatı almıştır. Bağımsız devletlerin üye olduğu bu kuruluş, 1945 yılında kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Teşkilatının kuruluş hedef dünya barışının korunmasıdır.
Kaynak: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları (Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi) İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 2 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 76, 2007
Konuyla İlgili Diğer Yazılar
- Milletler Cemiyeti ve Milletler Cemiyetine Girişimiz
- Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girişi - Üye Olması - Katılması
- Okuma Sayısı: Bu yazı 61153 defa okunmuştur.