Annesini Yitirmesi: Atatürk’ün en büyük ideali; ülkeyi ulus egemenliğine dayalı demokratik-laik çağdaş bir devlet ve toplum yapısına kavuşturmaktı. Gerçekleştirdiği devrimlerle bu idealine kavuşan büyük insan, aynı zamanda kendi eserim dediği “Cumhuriyet”in de en yılmaz muhafızıydı. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün bu konudaki düşüncelerini yansıtması açısından güzel bir örnektir.
14 Ocak 1923’te Atatürk, kendisini yetiştiren, zeki,okumuş ve vefalı annesini İzmir’de yitirdi. Zübeyde Hanım, Karşıyaka’da toprağa verildi. Atatürk, annesinin mezarı başında yaptığı konuşmada: “Annemi yitirmekten çok üzgünüm. Ama benim bu acımı gideren bir avuntum var: Anayurdu yoksulluğa, yokluğa sürükleyen yönetimin, artık bir daha geri gelmeyecek gibi yokluğun mezarına götürülmüş olduğunu görerek ölmüş olmasıdır. Annem, şimdi bu toprağın altında, ama bu toprağın üstünde Anayurt bütünlüğü ve ulus egemenliği dünyanın sonuna kadar sürecek, beni avutan en etkili güç işte budur. Evet, ulusal egemenlik dünyanın sonuna kadar sürüp gidecektir. Annemin ve bütün atalarımın ruhunu tanık tutarak vicdanımdan kopan andı bir daha söyleyeyim: Annemin mezarı önünde ve Tanrı’nın yüce katında söz verip and içiyorum ki, ulusumun bu kadar kan dökerek elde ettiği egemenliğin korunması ve savunulması için gerekirse annenim yanına gitmekte gecikmeyeceğim. Ulus egemenliği için canımı vermek, benim için vicdan borcu, namus borcu olsun.” demiştir.
H. BESLEYİCİ, Atatürk’ü Anlamak, s.42
- Okuma Sayısı: Bu yazı 8819 defa okunmuştur.
ben diyor ki:
ben